Bedeviyye tarikatının kurucu (Piri) Seyyid Ahmed El-Bedevi 1200 (hicri 596) yılında Fas’ta Zükâkilhacer’de doğdu.

On üçüncü asırda yaşamış büyük bir alim ve evliyadır. Mısır’ın ve Kuzey Afrika’nın en büyük velilerinden biri olarak kabul görmektedir. Uzun süre yemek yemeden yaşayabilen bir veli olarak şöhret bulmuştur.  Aynı zamanda cesurluğu ve atılganlığı ile de tanınmıştır. İlginç özelliklerinden birisi de dama çıkıp saatlerce ve gözleri görmez hale gelinceye kadar güneşi seyretmesidir. Künyesi, Ebü’l Fityan Ahmed bin Ahmed bin İbrahim el-Fasî el-Bedevî şeklindedir.

Arabistan kökenli bir aileye mensup olan Ahmed, ailesinin Fas’a göç etmesinden sonra 1200 yılında Fas’ta doğdu. Henüz küçük yaşta iken ailesi ile birlikte hacca gitti. 1210 yılında ailesiyle birlikte Mekke’ye geldi. Mekke’de Rifaiyye  şeyhlerinden Şeyh Berrî tarafından seyri sülûka tabi tutuldu. Bu arada babası Mekke’de vefat etti. Gençliğinden itibaren ilimle uğraşmaya başladı. Bazı davranışlarından ötürü çeşitli lakaplarla anılmaya başlandı. Cesur ve atılgan bir genç olmasından ötürü El-Attab, El-Fityan ve bedeviler gibi yüzünü örttüğünden dolayı da El-Bedevî lakaplarıyla anıldı.

Ahmed, önce Kur’an-ı Kerim’i ezberledi, ardından kıraat ilmine ilgi duydu. Kur’an-ı Kerim’in yedi türlü okunuş tarzı olan “kıraat-ı seb’a”yı öğrendi. Akabinde fıkıh ilmiyle uğraşarak özellikle Şafiî fıkhında önemli bir aşamaya ulaştı. Bir ara insanlardan uzaklaşarak münzevi bir hayat yaşadı. Ardından kardeşi ile birlikte Irak’a gitti. Abdülkadir-i Gaylani (ks) ve Ahmed Rıfaî Hazretlerinin (ks) kabirlerini ziyaret etti. Daha sonra buradan ayrılarak Mısır’a gitti. 1237 yılından itibaren Tanta’ya yerleşti. Kırk yıl gibi uzun bir süre burada yaşadıktan sonra 1276 yılında vefat etti.

Bedevîye tarikatının kurucusu kabul edilen Seyyid Ahmed, vefatından sonra ilgi görmeye devam etti. Vefat yıldönümlerinde anıldı ve adına mevlitler okundu. Mısır’da hüküm süren hükümdarlar onun anısına saygıda kusur etmemeye özen gösterdiler. Özellikle Baybars’ın ona karşı büyük bir sevgi beslediği nakledilmektedir. Memlük sultanları, ona tabi olanlara ve yolundan gidenlere karşı ilgi ve alakalarını eksik etmediler. Türbesini de tamir edip genişlettiler. Diğer taraftan Nizamiye ve Ezher Medreselerinin bir numunesi olarak Memluklular tarafından kurulan Ahmediye Medresesinden gerek Memluklar ve gerekse Osmanlılar döneminde çok sayıda bilim adamı ve alim yetişti.

Seyyid Ahmed’in önemli özelliklerinin başında nefsini terbiye etmek maksadıyla riyazet hayatını kendisine düstur edinmesi gelir. Kendisinde görülen bu harikulade durum sürekli değil, bazen vücuda gelmiştir. Aynı zamanda keramet olarak görülen bu durumu, yemek yeme ihtiyacı hissetmemesi ve kendini tamamen ibadete vermesi ile de irtibatlıdır.

Cenâb-ı Hakk’ın sanatına hayran olan Seyyid Ahmed’in dikkat çeken hareketlerinden bir tanesi de damın üstüne çıkarak, hareketsiz bir tarzda güneşi seyretmesidir. Nitekim bu hareketini, gözleri görmez hale gelinceye kadar devam ettirmiştir. Bedevîye tarikatının takip ettiği bu ibadet şekli; sıkıntılı, zahmetli ve meşakkatli anlamına gelen Sütûhiyye olarak adlandırılmıştır. Seyyid Ahmed talebelerini eğitirken nazar ve teveccüh ile terbiye etmeye çalışmıştır. Böylelikle zühd ve takvaya azami ehemmiyet gösterilmesinde çaba sarf edilmiştir.

Yaşadığı bölgede büyük tesirler meydana getiren Seyyid Ahmed, özellikle Mısır ve Kuzey Afrika’nın dini hayatında büyük izler bıraktı. Tasavvuf ehli tarafından “aktab-ı erbaa”dan sayıldı. Abdülkadir-i Geylani, Ahmed Rıfaî ve İbrahim Desûki’den sonraki dördüncü kişi olarak telakki edilmeye başlandı. Başta Seyyid Ahmed olmak üzere Bedevilerin Haçlılara karşı verdikleri büyük mücadele Mısırlıların kalbinde büyük bir sevgiye vesile oldu. Seyyid Ahmed’in, Müslümanları Hıristiyanların elinden kurtardığına inanılarak, kendisi için “mücibü’l-üsara min bildi’n-nasara” lakabı kullanıldı.

Seyyid Ahmed (ks), Vesaya adlı eserinde ilahi aşk, zikir, vecd, takva, gece ibadeti, ahlak, dervişlerin uyması gereken edep kuralları, tövbe ve sabrın hikmetleri üzerinde durdu. Bu eserini halifesine hitaben kaleme aldı. Müellifin bu eserinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu kütüphanede Evrad adlı eseri de yer almaktadır. Diğer bir eserinin adı da Salavat’tır.

Hazreti Peygamber’e ulaşan soy şeceresinde oniki imamdan dokuzu yeralmaktadır: Ali El-Hâdî, Muhammed El-Cevâd, Ali Er-Rızâ, Mûsâ B. Kazım, Cafer Es-Sâdık, Muhammed el-Bâkır, Ali Zeynelabidin, Hz. Huseyin, Hz. Ali.

PİRİN VEFAT  TARİHİ: 24 Ağustos 1276 (12 Rebiulevvel 675)